Gebelikte vücut, dengesini yeni baştan kurar ve adaptasyon sürecinde
daha fazla miktarda kan taşımaya damarlarını gevşeterek, nabız sayısını
artırarak cevap verir. Dolayısıyla anne adayı gebeliğin ilk
dönemlerinde, önceki tansiyon değerlerinin bile altındaki seviyelerde
hiç rahatsızlık hissetmeden yaşantısına devam eder. Kalp, böbrek,
karaciğer yeni gelecek hayata yardım edebilmek için daha fazla çalışmayı
göze alıp, kendi aralarında iş bölümü yaparlar. Ahenkli bir ekip
çalışması ile anne adayının vücudu dokuz ay süresince misafirine en iyi
ev sahipliğini yapar.
Yüksek tansiyona dikkat!
Anne ve bebeği için büyük sorunlar yaşatan, hayatı tehdit eden yüksek
tansiyon sorunu gebelikte yaşanan adaptasyon sorunlarıyla ortaya çıkar.
Tüm gebeliklerin % 6-20’sinde rastlanır. Hiç azımsanmayacak bu oran
coğrafyalar arası farklılıklar gösterebilir. Hele de anne adayı gebe
kalmadan önce bazı hastalıklara sahipse, süregelen böbrek hastalığı,
şeker hastalığı, damarsal bozukluklar, lupus hastalığı gibi gebelikte
yüksek tansiyon görülme olasılığını yukarılara çıkarmaktadır. Yıllarca
gebelikteki hipertansiyona gebelik zehirlenmesi denmişse de, zehir
olabilecek bir madde kanda saptanmamıştır. Kan basıncı değerinin
dinlenmiş halde, tekrarlanan ölçümlerde 140/90 mmHg değeri ve üstünde
olması ya da gebelik öncesinde bilinen kan basıncı değerinden büyük
(sistolik) 30 mmHg, küçük (diastolik) 15mmHg daha fazla olması yüksek
tansiyon olarak tanımlanır. Bu tek başına yüksek tansiyon durumu
olabilir ya da beraberinde başka sıkıntılarla birliktelik gösterir.
Gebelik
haftasının ilk 20 haftasında saptanan yüksek tansiyon genellikle kronik
hipertansiyon olarak adlandırılır. İlerleyen gebelik haftalarında ise
yani ilk beş ayın tamamlanmasından sonra ortaya çıkan ve beraberinde
idrarda protein atılması, el ve yüzde şişme (ödem), nöbetler
(konvulzüyon) görülmesi gibi durumlarda, yüksek tansiyon, preeklampsi/
eklampsi adını alır. Bu durumu yaşayan anne adayını, bebeğini ve
doktorunu zor günler bekliyor demektir. Bu hastalığın zamanında
tanınması, gerekli önlemlerin alınması ve tedavisinin yapılması hayat
kurtarıcıdır.
Kimler risk altında?
*İlk gebelikler,
*Ailesel öyküde yüksek tansiyonun varlığı,
*Şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı, lupus eritematosis, diğer damarsal hipertansif hastalıklar,
*Çoğul gebelik,
*Bebeğin fazla amnion sıvısı içinde olması (polihidramnios),
*Bazı genetik hastalıklı bebeklerin varlığı (Trisomi 13),
*Anne yaşının 20’nin altı ya da 35’in üstünde olması,
*Beslenme bozuklukları, kansızlık, obezite, ,
*Üzüm gebeliği (molar gebelik),
*Daha önceki gebeliklerde preeklampsi – eklampsi yaşanmış olması preeklampsi gelişme olasılığının daha fazla olduğu gebelerdir.
Hastalığın tespitinde kan basıncı ölçümü dışında anne adayının bir
gün boyunca biriktirdiği idrarda protein ölçümü yapılır. Kan testlerinde
pıhtılaşma faktörlerinin durumu, karaciğer ve böbreğin sağlıklı çalışıp
çalışmadıkları, hastalıktan ne derece etkilendikleri tespit edilmeye
çalışılır. Çünkü ciddi düzeylerde yaşanan yüksek tansiyon durumlarında
anne adayında çok sayıda hayati organ geçici ya da kalıcı hasar
görebilir. Bu hedef organlar, karaciğer, böbrek, beyin, akciğer, kalp ve
gözdür.
Anne karnındaki bebek sıkı takip edilmeli!
Bebek için ise ana sorun plasentada yaşandığından bebekte gelişme
geriliği, suyunda azalma, erken doğum, plasentanın ayrılması (dekolman)
ya da en kötüsü anne karnında bebeğin kaybedilmesidir. Gebelikte
tansiyon yükseklikleri çok ciddiye alınmalıdır.
Takiplerin deneyimli doktorlar tarafından yapılması gerekmektedir. Çünkü
bazı hastalarda preeklampsi yaşanabileceği erken dönemde yapılan
(20-24.haftalarda) doppler ultrasonografilerde ön görülebilmektedir.
Risk grubu olan hastalara erken dönemde başlanılan ilaçlarla ve yakın
takiplerle bu sorunun şiddetti azaltılabilmektedir. Preklamsinin
gebeliğin hangi haftasında ortaya çıktığı ve şiddetine bağlı olarak
bırakacağı hasarlar ve tedaviler değişmektedir. Tanıda ya da tedavisinde
geç kalındığında ya da yetersiz tıbbı koşullar altında anne adayının ve
bebeğin hayatını kaybetmesine kadar giden bir süreçtir. Annede kalıcı
böbrek, karaciğer yetmezliği, körlük, yaygın damar içi kanama
bozuklukları, akciğer ve kalpte hasarlar yaratabileceğinden takip
doktorunun da bıçak sırtı kararlar alması gerekmektedir.